EMRE KIZILGÜNEŞLER >> Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı >> Türkiye?de yarattığı istihdam ve sağladığı net döviz girdisi ile Türk sanayisinin ve ihracatının lokomotifi konumundaki hazırgiyim sektörü, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti?nin yaklaşık 10 yıldır uyguladığı yüksek faiz-düşük döviz kuru politikası nedeniyle ciddi bir darboğaz ile karşı karşıyadır.

Türk hazırgiyim sektörü, tekstil sektörü ile birlikte 2010 yılı başından 26 Eylül 2010 tarihine kadar geçen dönemde 15 milyar doları aşan bir ihracata imza atmıştır. Sektörümüz 2009 yılının aynı dönemine göre yaşanan bütün bu olumsuzluklara rağmen yüzde 13?lük bir ihracat artışını gerçekleştirmeyi başarmıştır.

Hazırgiyim ve konfeksiyon sektörümüzün ihracat performansına etki eden ve acilen çözümlenmesi gereken bazı yapısal sorunlar elbetteki mevcuttur. Sektörün yarattığı üretim ve istihdam potansiyelinin sürdürülebilirliğinin sağlanması için sektörün önünü açacak bazı yapısal tedbirlerin acilen alınması gerekmektedir. Sektörün sorunlarını genel sanayinin sorunlarından ayrı tutmak mümkün olmamakla birlikte sektörün geleceğini belirleyecek önlemlerin tespitinde mevcut yatırım politikalarının da gözden geçirilmesine ihtiyaç vardır. Ciddi altyapı eksiklikleri, dünya standartlarının üzerindeki vergiler, sosyal sigorta primleri, son dönemde astronomik şekilde artan pamuk fiyatları, KDV oranları ve enerji giderleri ile Uzakdoğu ülkelerinden yapılan ucuz ve düşük kaliteli ürünlerin ithalatının neden olduğu  haksız rekabet ortamı ülkemizde sektörün gelişimini ve hayati varlığını tehdit eden faktörleri oluşturmaktadır.

Avrupa ve Akdeniz bölgesinin en büyük üretim kapasitesine sahip olan Türk hazırgiyim ve konfeksiyon sektörü, yıllardır katma değeri yüksek, kaliteli ürünlerin üretiminde uzmanlaşmış bir tedarikçi ülke olarak tanınmaktadır. Sektör Çin?den sonra Avrupa?nın en önemli ikinci büyük tedarikçisi olup, pazara yakınlık, hızlı teslimat süreleri, üretim kalitesi ve teknolojik bilgi birikimi gibi avantajları ile rakip ülkeler arasında farklılık yaratabilecek konumdadır. Sektörün rakip ülkelerdeki tedarikçiler karşısında zorlandığı en önemli unsur ise üretim maliyetlerinin yüksekliğidir. Üretimde kullanılan belli başlı girdiler olan elektrik ve doğal gaz gibi enerji maliyetleri ile işçilik maliyetlerinin işverene olan yükü tekstil ürünlerimizin dış pazarlardaki rekabetçiliğini olumsuz yönde etkileyen en önemli unsurlardır.

Ancak döviz kurlarındaki gelişmeler bütün bu olumsuzlukları gölgede bırakır hale gelmiştir. Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından yapılan anket çalışmalarında Türk ihracatçılarının yüzde 72?si Değerli Türk Lirası?nı ihracatçıların önündeki en büyük birinci sorun olarak görür hale gelmiştir. Bu oran Türk hazırgiyim ve konfeksiyon sektörü açısından yüzde 100 seviyesindedir. Çünkü, Türk hazırgiyim ve konfeksiyon sektörü yerli girdi kullanım oranı en yüksek olan sektörlerin başında gelmektedir.

Döviz kurlarının neden olduğu tahribat istatistiklere çok net yansımaktadır. Dış ticaret ve cari açık ile ilgili gelişmelere baktığımızda bu tahribatın boyutları ortaya çıkmaktadır.

Türkiye İstatistik Kurumu?nun açıkladığı dış ticaret rakamlarına göre Temmuz ayında ihracatımız yüzde 6 artarken, ithalatımız ise yüzde 25 artış göstermiştir. Yılın Ocak ? Temmuz döneminde ihracat yüzde 13 artarken, ithalat aynı dönemde neredeyse üç misli artarak yüzde 32,1 büyüdü. Yılın ilk 7 aylık rakamlarına göre dış ticaret açığımız yüzde 90 artarak 35 milyar dolara çıktı. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 76?dan yüzde 66?a düştü.

Buna Karşılık TUİK?in Temmuz sonu rakamlarına göre Türk Tekstil ve Konfeksiyon Sektörü (50-63 fasıllar arası) yılbaşından bu yana 12.3 milyar dolarlık ihracatına karşılık 6.7 milyar dolarlık bir ithalat gerçekleştirmiştir. Sektörün karşılama oranına baktığımızda yüzde 183?tür ki bu da tamamen ihracata dayalı bir sektör olduğunu dolayısıyla da döviz kurlarındaki bu olumsuz gelişmelerden en fazla etkilenen sektörlerin başında geldiğini göstermektedir. Yaklaşık 1.5 ay önce burada yaptığımız basın toplantısında ithalatçı olmamak için direndiğimizi söylemiştim. O toplantıdan sonra Türk ihracat camiasında değişik sektörlerden benzer söylemler çok sık gazetelerde haber olarak yer aldı. Bu trend bu şekilde devam ettiği takdirde yakın zamanda sizlerin karşısına ihracatçı birlikleri başkanları olarak değil, ithalatçılar olarak çıkmamız kaçınılmaz olacaktır.

Temmuz ayı ithalatına baktığımızda, en yüksek artışın tüketim mallarında ve özellikle otomotivde olduğunu görüyoruz. İçerdeki üretici rekabet edemezken ithalatta patlama yaşandı.  Dış ticaret açığındaki artış cari açık rakamlarına da yansıyor. Yılın ilk 7 ayında cari açık yüzde 208 artarak 7,8 milyar dolardan 24,2 milyar dolara yükseldi. Türkiye?nin yılın ilk yarısında elde ettiği yüzde 11?lik büyüme ihracattan ziyade ithalata dayalı bir büyüme olmuştur ve Türkiye?nin özkaynakları yabancı üreticilere transfer edilmiş, Türk işçileri yerine Çinli, Hindistanlı, Bangladeşli, Mısırlı işçilerin istihdamına katkı sağlamıştır.

Şu anda uygulamaya devam edilen kur rejimi ülkemiz çıkarına değildir. Hükümetimiz kur rejimini üretimin rekabet gücüne erişebileceği bir düzeye çıkması için acilen karar alıp Merkez Bankasını yönlendirmelidir. Çin, Brezilya, Rusya ve Hindistan gibi ülkeler bize örnek olması gerekir. Bu ülkeler yıllardır milli paralarının değerini düşük tutarak ihracata dayalı büyüme modelini son derece başarılı bir şekilde uygulamakta ve dünya pazarlarını her türlü üründe ele geçirmektedirler.

Küreselleşmeyi batı dünyası meselelere evrensel değerler perspektifinden bakarken, yukarıda belirtilen ülkeler birlik olma gerekliliğini bir kenara bırakıp kendi güçlerini arttırma hesapları yapmaktadırlar. Aldıkları siyasi ve mali kararlarla ekonomik büyümeyi desteklemektedirler.

Sayın Başbakanımızın “Değerli TL onurumuzdur?? beyanatını okuduk. Eğer; aldığımızın fazlasını satabileceksek, sanayi tesislerimizin kapanmasını engelleyeceksek, işssizlik rakamlarını arzuladığımız  değerlere çekebileceksek, dünyanın BRIC olarak adlandırdığı gelecek dönemin yıldızı olacak ülkelerin ismini Türkiye?yi ilave ederek dünyaya ?BRICT? olarak kabul ettirebileceksek “Biz ihracatçılar bu onurdan taviz vermeye hazırız.”

Bu değişimde üretimini korumayan, istihdam yaratmayan ve büyüme için rekabet gücü ortamını oluşturamayan ülkeler günümüzün moda tabiri ile bertaraf  olacaktır. Biz ihracatçılar, Merkez Bankası ve Hükümetin kur politikasına birtaraf değiliz. Bunun sonucunda da bertaraf olmak istemiyoruz.

Türkiye, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. Yıldönümünde 500 milyar dolar ihracat hedeflemektedir. Konfeksiyon sektörü bu hedefe 50 milyar doları geçecek bir ihracat rakamı katkısını koyma iradesini ortaya koymuştur. Döviz kurlarının bu şekilde seyrettiği bir ortamda sektörümüzün 50 milyar doları geçecek bir hedefi tutturabilmesi mümkün değildir. Bu döviz kurları ile 500 milyar dolarda gerçekleşmeyen bir hayal olarak kalacaktır. Yine 2023 yılı için belirlenen 500 milyar dolar ithalat hedefinin ise 2023 yılına varmadan aşılacağını öngörmek kahinlik olmasa gerek diye düşünüyorum.

Türkiye, Avrupa pazarına yakınlığı, sektördeki bilgi birikimi, modern tesisleri ile Uzakdoğulu rakiplerine göre çok daha avantajlı konumdadır. Bu avantaj döviz kurları ile desteklendiği takdirde ihracatımız artmaya devam edecektir. Dünya?da talep canlanmaya başlamıştır. Bu fırsat kaçırılmamalıdır. Bugün Türkiye?de Euro+Dolar?ın 3.5 TL olduğu bir kur sepeti politikası izlenmektedir. Bu sepet Türk ihracatçısının, Türk sanayicisinin dünyadaki rakipleri ile rekabet etmesinin önündeki en büyük engeldir. Bu sepetin kademeli olarak 4 TL?ye çıkarılması gerekmektedir.

Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Emre Kızılgüneşler’in, Türkiye Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu tarafından İzmir’de düzenlenen basın toplantısındaki konuşmasıdır.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın