SEDA POYRAZ >> Seçim atmosferine dönüşen Anayasa Refarandumu?nun sonuçlanacağı aydayız. Kelimenin tam anlamıyla nefesler tutulmuş, ?evet? mi, ?hayır? mı sorusunun yanıtı merakla bekleniyor. Siyasi parti liderlerinin meydanlardaki yaklaşımları ve Anayasa gibi vatandaşın doğal olarak anlamakta zorluk çekeceği ağır hukuk konusunda tercihini ?partisinden? yana kullanacağını düşündüğümüzde kim ne derse desin, Referandum sonuçları bir anlamda ?hükümete güvenoyu? anlamına da geliyor.

Hepimizin Referandum?a odaklandığı bu dönemde, siyaset ekonomiye galip gelirken, geçmiş yıllarda gözlenmediği şekilde, bazı iş dünyası sivil toplum örgütlerinin, Referandum tercihlerini açıklaması ise bu döneme özgü bir ilk olarak dikkati çekiyor. Bu yaklaşımın STK?ların ?tarafsızlık ve objektiflik? misyonuna ne derece uyduğunu tartışmayacak, küresel krizden bahsedeceğiz.

1929 dünya ekonomi buhranından 80 yıl sonra 2008?de başlayıp 2009?da pik noktasına erişen global krizin yaralarının sarılmaya başlandığı malum. Kapitalizm sisteminin dengesinin sarsıldığı global krizin aşılmakta olduğu, hatta aşıldığı görüntüsüne karşın, hepimiz biliyoruz ki hasta adam ayağa kalkmadan, hastalığı yeniden nüksedebilir!.. Dolayısıyla da devletlerin ve ülkeler özelindeki şirketlerin B Plan?larını hazırda tuttuklarını düşünüyoruz.

Türkiye?de, kriz deyince 2001 krizinin acı tecrübesiyle akla hemen ?cari açık ve sıcak para? geliyor. Bugüne baktığımızda, cari açık dışındaki makro ekonomik göstergeler olumluya gidiyor. Ancak son aylarda cari açıkta rekor düzeyde artışlar söz konusu.

Cari açık, 2010 yılının ilk 6 ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 181 artarak 7 milyar 383 milyon dolardan 20 milyar 743 milyon dolara yükselirken, Haziran ayında ise yüzde 51.5 artışla 2 milyar 202 milyon dolardan 3 milyar 337 milyon dolara ulaşmış durumda. Bu gelişmenin temel sebebi, dış ticaret açığı.. Yani ithalattaki artış; az üretip çok harcamamız?

Ağustos ayında ikincisi açıklanan Türkiye?nin 500 büyük sanayi kuruluşu araştırmasındaki sonuçlar, birinci 500 büyük kuruluşun sonuçlarıyla benzer. Üretim, istihdam gerilerken; satışlar ve kârlılık artmış. Dolayısıyla cari açıktaki gelişmelerin, Türkiye?nin 1000 büyük kuruluşuyla test edildiği de söylenebilir.

Bazı ekonomistler cari açığı büyümenin bir göstergesi olarak kabul etmiş olsalar da, ilk altı ayda Türkiye?ye yaklaşık 25 milyar dolar sıcak para girdiği, yani yabancı sermayenin doğrudan yatırım amaçlı olarak değil, mevduat ve menkul kıymetlere yatırım yaptıkları dikkate alındığında; Referandum toz dumanının ardından ekonominin öncelik alması gereği ortaya çıkıyor.

Bildiğimiz gibi, son derece kaypak tanımlamasını kullanacağımız sıcak para bir dakikada çıkıp gidebilir ve son yıllarda gündemimizden çıkmış gibi görünen ?devalüasyon? kavramını hatırda tutmak da fayda olabilir.

Sıranın siyasetten ekonomiye gelmesi ise hayli güç görünüyor. 2011, Türkiye?nin seçim yılı ve Referandum sonuçları ?evet? de, ?hayır? da çıksa, siyasetteki sıcak gelişmelerin dozunu artırarak genel seçim gününe kadar tüm şiddetiyle devam edeceğini ifade edebiliriz.

Referandum sonucuyla ilgili olarak ise, dönemin koşulları farklılaşmış durumda. Ana muhalefet partisi lideri değişirken, muhalefet partilerinde ?birleşme, dayanışma? var. Ancak görünen manzara, iktidar partisinin geçmiş yıllardaki yüksek oy oranları nedeniyle, diyelim ki Anayasa değişikliği kabul edilmemiş dahi olsa, buna sanki en çok şaşıran ?hayır? oylarının sahipleri olacak gibi görünüyor!…


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın