Dünyanın önde gelen denetim ve danışmanlık firması Ernst & Young?ın ?Otomotiv Sektörü Raporu?, otomotiv sektörünün önümüzdeki yıllarda Türkiye?nin ?parlayan yıldızı? olmaya devam edeceğini ortaya koydu. Rapora göre, ilk kez 2007 yılında daha önce en büyük ihracatçı konumunda olan tekstil sektörünü geride bırakan otomotiv sektörü, düşük araç yoğunluğu ve hızlı nüfus artışı nedeniyle cazibesini artırmaya devam edecek. Ernst & Young Türkiye Vergi Bölüm Başkanı Mustafa Çamlıca, önümüzdeki yıllarda Türk otomotiv endüstrisinin öne çıkacağını ve Türkiye?de ihracatın lokomotifi olacağını belirterek, ?Global ekonomik krizin yol açtığı gecikmelere rağmen, Türk otomotiv endüstrisinin 2012 yılına kadar 1,1 milyon adet üretime ulaşacağına ve 600 bin kişiye istihdam sağlayacağına inanıyoruz? diye konuştu.
Raporda, sektör bazında Orta ve Doğu Avrupa’da en büyük büyüme potansiyeline sahip olan ülkenin Türkiye olduğu vurgulanarak, şu çarpıcı verilere yer verildi:
‘Ülke nüfusu 76 milyonu aşmaktadır. Bölgede kişi başına düşen otomobil sayısı en az Türkiye’dedir ve ortalama otomobil yaşı 16’dır. Bununla birlikte, ülke ekonomisindeki dalgalanmalar nedeniyle pazar potansiyeli tam olarak değerlendirilememektedir. ‘Hurda araç teşviki’ sayesinde, 2003-2004 döneminde yeni binek otomobil satışları tavan yaparak 678.000 adede ulaşmıştır. İç piyasada otomobil satışları 2008’de yüzde 17 oranında düşerek 494.569 adede gerilemiş ancak 2009’da yaklaşık yüzde 13 artarak 557.000 adedi aşmıştır.’
2009 yılında ekonomik krizin etkisiyle üretim yüzde 20 düştü
2008 yılında Türkiye?de yaklaşık 1.100.198 adet olan hafif araç üretiminin 2009?daki krizle birlikte yüzde 20 oranında düştüğüne dikkat çekilen raporda mevcut durum şu şekilde özetlendi:
Avrupa otomotiv endüstrisinin değer zinciriyle daha çok entegre olduktan sonra, Türk otomotiv endüstrisi son yıllarda hızla büyümüştür. Üretimin yüzde 80’i ihraç edilmektedir ve 2008 yılında toplam ihracatın yüzde 30’unu otomotiv sektörü gerçekleşti. Öte yandan, dünya ekonomisindeki daralma, istikrarı korumak amacıyla uygulanan disiplinli para politikasının sağladığı ekonomik gelişmeyi sekteye uğratmıştır. Finansman kaynağı sağlamak ve daha çok yatırım çekebilmek için IMF ile anlaşma yapılması bir seçenek olabilecektir. Ekonominin daraldığı dönemde, para biriminin zayıflığı ve yüksek borç gibi diğer bazı sorunlar da gün ışığına çıkmıştır. Binek otomobil talebinin artırılması amacıyla, 2009 yılının Mart ayında hükümet belli bir süre için ÖTV indirimi uygulamaya başlamış ve sonuçta binek otomobil satışları aynı yıl yüzde 10 artmıştır. Hafif araç ve otomobil üretiminde, Türkiye Avrupa’nın ‘hurda indirimi’ teşviklerinden de yararlanmıştır. Ancak bazı Türk ihracatçılar daralan Avrupa pazarına alternatif olarak Ortadoğu’ya gitmeye başlamıştır.
Rapora göre, Türkiye’nin güçlü sanayi temeli ve AB standartlarına ulaşma çabaları, otomotiv üreticileri nezdinde cazip bir yatırım lokasyonu olmasını sağlıyor.
Raporda öne çıkan görüşler
>> Hyundai, Avrupa pazarına daha yakın olmak amacıyla ve Hindistan’daki işgücü uyuşmazlıkları nedeniyle, i20 üretiminin bir bölümünü Türkiye’ye taşımaya karar vermiştir.
>> Çinli otomotiv üreticisi Chery, 2009 yılının Mart ayında iç pazara ve Doğu Avrupa’ya satış yapmak amacıyla, Türkiye’de tesis kuracağını açıklamıştır. Çinli Dongfeng Motor ise yeni binek otomobil üretim tesisine yatırım yapmayı planlamaktadır.
>> Araç farı ve elektronik oto aksamı üreticisi Hella, kaydadeğer büyüklükteki satış sonrası (aftermarket) işlerden pay alabilmek için, İstanbul’da araç parçası ticareti yapan bir Türk firmasının yüzde 49’unu 2009’un Ocak ayında satın almıştır.
>> 2008 yılı Ekim ayında Lamborghini İstanbul’da ilk showroom’unu açmıştır. Türkiye’nin Avrupa ve Asya arasındaki stratejik konumu nedeniyle, Lamborghini ülkeyi büyüme stratejisinin önemli bir parçası olarak görmektedir.
Diğer üreticilerin yatırım planlarının aksine, Honda, şu anda krizden etkilenen Rusya pazarına satış yapmayı planlamış olduğu Türkiye’deki ek tesislerinin yapımını ertelemeyi düşünmektedir.
Yeni tesisler kolaylıkla kurulabilir
Düşük araç yoğunluğu (1000 kişiye düşen otomobil sayısı) ve hızlı nüfus artışının sektördeki en büyük fırsatlar olduğu vurgulanan raporda şöyle denildi:
>> Türkiye’nin oldukça küçük olan otomobil parkı (7.1 milyon binek otomobil) ve yüksek nüfusu önemli bir büyüme potansiyeline işaret etmektedir.
>> Köklü bir geçmişi olan yabancı otomotiv endüstrisinin varlığı ve yapısal reformlar, yabancı OEM’lerin (Orijinal Ekipman İmalatçıları) piyasaya daha kolay girmelerini ve üretimi artırmalarını sağlamaktadır.
>> Sektör, yaklaşık 15 yabancı OEM projesi ve 700’ü aşan yabancı tedarikçiyle, yeni tesislerin kolaylıkla kurulabileceği olgunluğa erişmiştir.
>> Birçok Avrupa ülkesine kıyasla, Türkiye’de işçilik maliyetleri daha düşüktür, yetişmiş işgücü ve oldukça gelişmiş teknolojik altyapı imkânları
>> 2005 yılında yürürlüğe giren vergi reformundan sonra değiştirilen ve mükellefler için vergi konusundaki uygulamalara açıklık getiren mevcut kurumlar vergisi kanunu (yüzde 20 sabit vergi oranı) yatırım ortamını teşvik edecektir (örneğin: örtülü sermaye, transfer fiyatlandırma, yurtdışı vergilerin mahsubu, iştirak kazancı istisnası uygulamaları)
Sektörü bekleyen riskler
Raporda, makroekonomik beklentilerin karşılanmasındaki zorluklar da ortaya konuyor:
>> Makroekonomik açıdan bakıldığında, Türkiye’nin önünde ciddi sorunlar vardır ve IMF hedeflerine ulaşmada güçlükler yaşanabilecektir.
>> Uzun vadeli faiz oranları hâlâ yüzde 10’nun üzerindedir (2001’de yüzde 60’ın üzerinde); halen negatif değerini koruyan cari işlemler dengesi, dış borçların azaltılmasında yeni bir engel oluşturacaktır.
>> Enflasyonla birlikte sürekli büyüme rakamları görülmesine rağmen, Türkiye’nin ekonomik krizlerden yara almaması için, yapısal değişikliklerin uygulanması gereklidir. Türkiye’nin ekonomisi büyük sermaye girişlerine çok bağımlıdır.
>> Enflasyon oranı büyük ölçüde düşmekle birlikte, sorun varlığını korumaktadır ve sıkı para politikası uygulanmalıdır.
Türkiye’nin coğrafi konumu, bazı ülkelere ihracatı tehlikeye sokabilecektir.
>> Enerji fiyatlarının artması nedeniyle, dünya genelinde taşımacılık fiyatları da artmıştır. Bundan doğrudan etkilenen araç taşımacılık maliyetleri de yükselmiştir.
>> Araç ihracatının yüzde 90’ı Batı Avrupa’ya yapılmaktadır; komşu ülkelerin Türkiye’den araç ithalatı çok düşüktür.
>> Orta ve Doğu Avrupa’nın, Batı Avrupa pazarlarına daha yakın olan ülkelerinde üretim arttığı zaman, Türkiye uzaklığı nedeniyle yoğun bir rekabetle karşılaşabilecektir. Öte yandan, Türkiye Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya yakınlığı açısından benzersiz bir konumdadır.
>> Bankaların sunduğu kredi imkânlarına rağmen, iç pazarda otomobil satışları son yıllarda yavaş seyretmektedir.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.