Dünyanın neresinde olursa olsun neden barış yapmak savaşmaktan ve çatışmaktan daha çok cesaret eser? Terörü, kim neye göre tanımlar? Şiddete başvuranlar, ona maruz kalanların yılıp vazgeçmeyeceğini, aksine yalnızca kinleneceklerini nasıl bilmezliğe gelebilir? Her yeni saldırının, her iki toplumdaki barış yanlılarının sesinin biraz daha kısılmasına yol açtığını anlamak neden bu kadar zordur?

İsrailli ve Filistinli kadınlar neler düşünür, ne yaşarlar, çatışma onları nasıl etkiler, hangi çözümler üzerine yoğunlaşırlar?

Kudüs’ün Gönüllü Sürgünleri bir yandan bu sorulara yanıt bulmaya çalışırken bir yandan da size öykülerini, aşklarını anlatıp sizi dostluklarına davet ediyorlar. Onlar, İstanbul’da yaşayan Iraklı doktor Saad’a aşık üçüncü kuşak Filistin mültecisi Fransız Nadya, bekar anne Saadet, sağduyunun sesi Danimarkalı Frank, hiçbir şeyi ciddiye almıyormuş gibi yapan ama sırlarla dolu İngiliz Steve ve ne olup bittiğini kendi penceresinden anlamaya çalışan küçük kız çocuğu Hazal.

Diğer kahramanlar Arafat, Şaron, İsrail Ordusu, Hamas, intihar saldırganları, barış gönüllüleri, Yahudi gelenekleri, Filistin alışkanlıkları, vicdani retçiler, yerleşimciler, Şeyh Yasin, kutsal mekânlar ve müdavimlerine ‘Play it Sam’ dedirten Barood Bar.

Ama asıl kahraman Kudüs. “Siz istediğiniz kadar birbirinizi yok edin, ben, kutsal Kudüs şehri, vakarımı hiç bozmadan, dünyanın sonuna kadar böyle ayakta kalacağım, parlayacağım ve ışığımı saçmaya devam edeceğim. Hiçbiriniz bana sahip olamayacaksınız’ diyen Fettan Kudüs.

Kudüs’ün Gönüllü Sürgünleri’nin bölümleri numaralarla değil İbranice, Arapça ve Latince harf isimleriyle ayrılıyor. Çünkü o diyarda, harflerin ruhu olduğuna inanılıyor ve Kudüs’ün Gönüllü Sürgünleri size oraların ruhunu anlatıyor.



sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın