Avrupa Birliği, kriterlerle şekillenen bir birlik. Son dönemlerde en fazla tartışılan konuların başında ise ?gıda güvenliği? tartışılıyor. Bu yüzden, özellikle Türkiye?de sevilerek tüketilen geleneksel gıdalara ilişkin AB?nin tavrı, Türk kamuoyunda pek anlaşılamıyor. Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (SETBİR) bu konuda merak edilenlere cevap bulmak amacıyla, 4 yıldır 10 AB üye ülkesi gıda federasyonları ile birlikte yürüttüğü TrueFood Projesi?ni (Geleneksel Birleşik Avrupa Gıdası) İstanbul?da yaptığı bir toplantıyla kamuoyuna tanıttı.
?Geleneksel gıdalarımız AB standartlarında üretilebilir mi? Kokoreç AB Standartlarında üretildiği zaman bizim kokorecimiz olmaya devam edebilecek mi? Silivri Yoğurdu için bir standardımız olmalı mı?? gibi soruların cevaplarının verildiği toplantıda TrueFood Projesi kapsamında et ve süt sektörlerinde geliştirilen uygulanabilecek sonuçlar, SPES (Spread European Safety) GEIE TrueFood Koordinatörü ve İtalya Gıda ve İçecek Dernekleri Federasyonu Direktörü Danielle Rossi ve SETBİR Genel Sekreteri Melek Us tarafından anlatıldı.
Araştırmanın sonuçları kokoreç, ayran, salça, boza, şalgam gibi geleneksel gıda ürünlerinin tatlarını ve özelliklerini kaybetmeden AB standartlarında üretilmesinin mümkün olduğunu olduğunu ortaya koyuyor.
Raporun sonuçlarını değerlendiren SETBİR Genel Sekreteri Melek Us, ?Sağlıklı ve uygun koşullarda üretildiği sürece, kokorecimiz dahil, geleneksel gıda ürünlerimiz bizim olmaya devam edecek? dedi.
Us: ?İtalya?da 4 bin adet geleneksel ürün var?
SETBİR Genel Sekreteri Melek Us, geleneksel gıda ürünleri yönünden sahip olduğu çeşitliliğin Türkiye?nin en büyük zenginliği olduğunu belirterek, ?AB?yi oluşturan ülkelerde de tıpkı bizim gibi geleneksel gıda ürünleri mevcut. AB ülkelerinde geleneksel ürünleri korumak amacıyla bölgesel veya yerel mevzuatlar bulunuyor. İtalya?da geleneksel ürünlerden 140 adeti coğrafi işaretleme, 4 bin adeti ise lokal üretim başlığı altında üretiliyor. Önemli olan üretilen gıdanın hangi kalitede üretildiği değil, kesin ve kesin gıda güvenliği kriterleri taşıyarak hijyen şartlarına uygun olarak üretilmesidir. Kalite, üretim yapan firmanın teknik ve finansal özellikleri ile bağlantılıdır. Bir gıdanın güvenli bir şekilde üretilmesinde işletme büyüklüğünün önemi yoktur? dedi.
TrueFood Projesi?nin temel amacının geleneksel gıda ürünlerini belirlemek, bunların hijyenik ve güvenilir koşullarda üretilip üretilemediğini araştırmak ve geleneksel gıda ürünü üretimini kontrol altına almak olduğunu söyleyen Us, ?Projenin sonuçları geleneksel gıdaların modern endüstri metotları ile üretilebileceği ve tüketiciye hijyenik ve güvenilir gıda teminin sağlanabileceğini göstermektedir? diye konuştu.
Gıda ürünleri ilgili bütün dünyada uyulması gereken minimum standartları belirleyen Kodeks Alimentarious?un geçtiğimiz aylarda Yeni Zelanda?da yapılan toplantısında geleneksel içeceğimiz olan ayranın da gündeme geldiğini belirten Us, ?Toplantıda 100?e yakın ?fermente süt ürünü içeceği? için standart getiriliyordu. Bu ürünler içinde ayran yoktu. Biz bu ürünlerin 750 bin ton olan üretim ve tüketimin ülkemizde iki misli üretilip tüketilen ayranı da bu listeye dahil ettik. Geleneksel ürün olduğu için bu üründe bölgesel standart geliştirilmesi tavsiye kararı alındı. Ayran ve yoğurda ilişkin bölgesel standart geliştireceğiz ve bu standart tüm dünyada tanınacak? dedi.
Hijyen ve sağlık kuralları önemli
Raporu hazırlayan SPES GEIE TrueFood Koordinatörü ve İtalya Gıda ve İçecek Dernekleri Federasyonu Direktörü Danielle Rossi ise yaptığı konuşmada, FrueFood Projesi?nin 10 AB ülkesinin üye olduğu 21 milyon Avro bütçeli bir proje olduğunu söyledi. Geleneksel ürünlerinin devamlılığının sağlanması için olmazsa olmaz koşulun hijyen olduğuna dikkat çeken Rossi, İtalya?daki geleneksel gıda ve içecek cirolarının tüm gıda ürünlerinde yüzde 66?lık bir paya sahip olduğunu ifade etti. 2013?ten sonra tüm dünyada tarım ve gıda ürünlerinde korumacılığın ve devlet desteklerinin azalacağını vurgulayan Rossi, ?Geleneksel gıdalar geçmişten gelen bir mirastır. Bunun da korunması gerekir. Geleneksellik hiçbir zaman innovasyona karşı değildir. İkisinin el ele verip birlikte düşünülmesi gereklidir? dedi.
Rossi, proje kapsamında paketlenmiş ürünlerin raf ömürlerini uzatmak ve korumak, ürünlerde yeniliklerin uygulanması, tuz tüketiminin azaltılması, bazı sebzelerde pestisid kullanımının kaldırılması, toksin gelişimini önlemek için yeni yöntemlerin denenmesi üzerinde çalıştıklarını ve başarılı sonuçlar elde ettiklerini bildirerek, ?Biz İtalya?da geleneksel ürünlerde yaptığımız yeniliklerle ürünü hem pazarda daha fazla rekabet edebilir duruma getirdik hem de tadını bozmadık. Katma değerini arttırırken bu ürünlerin gelecek nesillere de taşınması önemli. Türkiye bu projenin içinde en aktif ülkelerden biri oldu? diye konuştu.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.