SEDA POYRAZ >>
Yeni yılın ilk ayında, geçmiş yıllardaki kadar olmasa da, TÜSİAD seçimleri ekonomi gündeminde önem taşıyor Patronlar Klübü olarak da anılan, Türkiye?nin güçlü sivil toplum örgütü TÜSİAD, yeni başkanı olarak Ümit Boyner?de karar kılmış durumda.
Tüm kurucularının erkek olmasına rağmen, her döneminde kadın üyelere sıcak bakan ve 80?li yıllarda Güler Sabancı?ya başkanlık önerilen TÜSİAD?da zaman içinde üye portföyü ve yönetim kurulunda kadın üyelerin ağırlığı arttı. İlk kadın başkan Arzuhan Doğan Yalçındağ?ın hemen ardından, Ümit Boyner, TÜSİAD?da başkanlık bayrağını belki de en zor dönemde taşıyacak.
Boyner Holding?in finans işlerinden sorumlu olan Ümit Boyner?in, şüphesiz en genç yönetim kurulu başkanı sıfatıyla Özal?lı yıllarda TÜSİAD?ın başkanlığını yapan, eşi Cem Boyner?den önemli bir fikirsel, stratejik destek alacağını söyleyebiliriz. Ümit Boyner, Cem Boyner?in Yeni Demokrasi Hareketi (YDH) siyasi oluşum çalışmalarında da aktif rol almış, tüm Türkiye?yi dağ bayır, dere tepe eşiyle birlikte gezmişti.
TÜSİAD, tarihsel geçmişinde kamuoyunda hükümete muhtıra veren zenginler klübü olarak da bilinir. Son yıllara kadar büyüklüğü ve gücü tartışılamaz. Her ne kadar TOBB?la zaman zaman etkinlik ve güç kıyaslamaları yapılmış da olsa, TÜSİAD?ın sermaye yapısı yüksek özel sektörü temsil etmesi, TOBB?un ise aynı zamanda zorunlu üyelik nedeniyle tüm kesimleri içeren yapısıyla ayrıştıklarını ifade edebiliriz.
2000?li yıllarda siyasi iktidarın yeniden şekillenmesiyle birlikte, TÜSİAD?ın siyasi iktidarlar karşısındaki baskın etkisinin azaldığını söylemek de mümkün olabilir.. Başkan Arzuhan Doğan Yalçındağ?ın başkanlığı bir dönem daha sürdürmeme kararında da, Doğan Holding?in vergi borçları nedeniyle girdiği zor sürecin etkili olduğunu biliyoruz.
Her dönem tarihsel koşulları içinde değişimleri dayatıyor. Türkiye de, bir süredir STK?lar arasındaki güçlerin farklı kanallara dağılımını izliyor. Ümit Boyner döneminde, kamuoyuna ve siyasi iktidara karşı önemli çıkışlar yaparak, TÜSİAD?ı gündeme ağırlıklı olarak taşıyacağını düşünüyoruz.
Erken seçim yılı mı?
Geçtiğimiz yıla damgasını vuran küresel krizin etkisi altında girdiğimiz 2010, aynı zamanda erken seçim olasılık yılı olma özelliğini taşıyor. Türkiye?nin her daim yoğun olan gündemi, bu yıl seçim veya gölgesinde iyice ısınacak. 2010 için, ekonomide belirli bir seviyeye oturarak istikrarlı seyir izleyen döviz ve faiz piyasalarındaki hareketlenmelerin, ince hesapların yılı da denebilir.
Yılbaşının hemen ertesinde akaryakıtla başlayıp zincirleme etki yaratan zamlar, emeklilere yapılan ücret artışları, iktidar ve muhalefet partileri arasındaki ?erken seçim? odaklı tartışmalar, bu yılın zor manzarasını ortaya koyuyor. Küresel kriz faktörüyle birlikte değerlendirildiğinde; büyük, orta, küçük boy tüm işletmelerin doğru öngörülerle çözüme ilişkin önlemlerini, B Plan?larını bugünden oluşturmalarında yarar var.
Bu noktada, Türkiye?de enerji, eğitim, sağlık gibi sektörlerinde yapılan yeni yatırımlara bağlı olarak yeni istihdam yaratıldığına dikkati çekmek isteriz. Özellikle de esneklik kabiliyeti yüksek KOBİ?ler için ?farklılık? odaklı yaklaşımların önem taşıdığını hatırlatmakta fayda görüyoruz.
Bu arada, seçime gidilen yolda, seçim sonuçlarında etkili faktörlerden birinin de hiç şüphesiz, 2009 siyasi gündemini belirleyerek devam eden ?açılım? konusunun oluşturacağını söyleyebiliriz.
Ocak’ta bahar havası!
Yazımızı, geçtiğimiz ay yapılan Kopenhag İklim Zirvesi?yle bitirmek istiyoruz. 25 gelişmiş ülke temsilcisinin katılımıyla gerçekleştirilen zirvede, küresel sıcaklık artışının 2 dereceden daha az olmasını sağlamak amacıyla gaz salınımında kısıtlamalara gidilmesi ve gelişmekte olan ülkelerin desteklenmesi mutabakatı imzalandı.
Değil 2 derecelik ısınma, 20. yüzyılda sıcaklıkta yalnızca 0,6 °C?lik artışın, deniz seviyelerinde 25 cm?lik yükselmeye, önemli buzulların bir kısmının erimesine, bir kısmının da geri çekilmesine neden olduğunu düşünürsek, iklim değişikliği konusunda uluslar arası çalışma ve adımların ivedi atılarak mutabakat metinlerinin bir an önce uygulamaya geçirilmesi şart görünüyor.
Biz ?zamanımız kalmadı? şeklindeki aşırı karamsar bulduğumuz görüşe her ne kadar katılmasak da, gelecekte bizleri bekleyen büyük tehlikenin yaşadığımız seller, Ocak ayındaki bahar havalarıyla yaktığı uyarı ışıklarının, karar ve uygulamalardaki ivediliğin tartışmasız olduğunu gösteriyor?
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.